HÜSEYİN SİNAN OCAK SUNAR...
   
 
  Keloğlan Masalları
KELOĞLAN VE KUYUDAKİ DEV
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde,
kalbur zaman içinde develer tellalken,
pireler berberken, ben annemin beşiğini
tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde bir
kasaba varmış. Bu kasabanın kenar mahallele-
rindeki bir kulübede, çok fakir bir keloğlan
ile ihtiyar annesi yaşamakta imiş. Keloğlan
çok akıllı ve becerikli olmasına rağmen
çalışmaktan hoşlanmaz, tembel tembel evde
oturmayı, ne buldu ise yiyip,içmeyi ve uyumayı
severmiş. Tembel mi tembel, saçsız kafası
ile de çok çirkin olduğu için herkes ona
keloğlan dermiş. Keloğlanın ihtiyar annesi
ise el çamaşırı yıkar, hem kendini, hem de
tembel keloğlanı beslemeğe çalışır, zorluklar
içinde geçinirlermiş.

Her nasılsa Keloğlanın canı çarşıya çıkıp
dolaşmak istemiş. Bir de bakmış ki, uzakta bir
kalabalık var. Kalabalığın ortasında bir adam
bağıra bağıra bir şeyler söylüyor. Kalabalıktaki
insanlarda onu dinlermiş. Bizim Keloğlanda
kalabalığa sokularak bu adamın dediklerini
dinlemiş.
Adam meğer şehrin tellallarından biriymiş.
Keloğlanın dinlemekte olduğu tellal şöyle
demekteydi.
-Ağır bir iş için bir adama ihtiyaç vardır. Bu
işi görecekadama yüz altın verilecektir.
Talip olacak kimse varsaortaya çıksın....
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan
ses seda çıkmadığını görünce ve bu işin
sonunda yüz de altın verileceğini
öğrenince tellala:
-Bu işi ben yaparım, yalnız bu yapılacak işi
hemen bana söyle, demiş.
Tellal Keloğlanı şöyle bir süzdükten
sonra, gözü tutmamış olacak ki:
-Oğlum, sen bu işi yapamazsın, iş çok zordur.
Bunu ancak akıllı, becerikli ve cesur
adamlar başarabilir.
Ben bunları sende göremiyorum, deyince;
Keloğlan:
-Ummadığın taş baş yarar. Ben bu işi başarırım,
diye
cevap vermiş. Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı
gülüşmeler yükselmiş. Bu sırada tellal onun
biraz dafakir haline acıyarak:
-Pekala oğlum...Madem ki kendine güveniyorsun
sana şimdi yapacağın işi tarif edeyim...
Uzak bir ülkeden
mal getirmeye gidilecek... Yolculuk at sırtında
olacak,ama sen bu yolculuğa katlanabilecek
misin?.. diye sorunca.
Keloğlan:
-Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım. Elbette
katlanırım, karşılığını vermiş. Tellal:
-Madem ki bu kadar güvenin var, bende sana bu
işi veriyorum...Paranı şimdi mi, yoksa dönüşte mi
istersin? Keloğlan da:
-Şimdi verinde birazı yanımda bulunsun, geri
kalanını anneme harçlık bırakırım, der.
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle
annesine koşarak durumu anlatır ve
yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip
yapacağı işe gider.

Toplantı yerine gelen Keloğlan, yolculuğun hazır
olduğunu ve kafilenin kendisini beklemekte
olduğunu görür. Kafile başkanı Keloğlana hazır
olup olmadığını
sorar. hazır olduğunu öğrenince küçük kafile
hemen atlara binerek yola koyulur... İki gün
durup dinlenmeden yol alırlar. Üçüncü gün
Keloğlanınat sırtındaki yolculuktan vücudunun
her tarafı ağrımaya başlar. Ama verdiği sözü ve
aldığı parayı düşünereksabırla yola devam eder.
Artık akşam yaklaşmıştır.
Kafile başkanı mola için kervanı durdurur.
Keloğlanbiraz dinleneceği için sevinmiştir.
Ama bu sevinci çok sürmez.
Atlar bağlandıktan sonra kafile başkanı
kendini çağırır. Keloğlana der ki:
-Keloğlan, şurada bir kuyu görüyorsun...
-Evet, der bizim Keloğlan.
-İşte şimdi, o kuyuya ineceksin... Korkmazsın
değil mi?...
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına, bir
soluna
ve eğilip içine bakar, kafile başkanına dönerek:
-Ne var bunda korkacak, elbette inerim. der.
keloğlan
korksa bile korktuğunu belli etmemeğe çalışarak
kuyuya inme hazırlığına başlar. Etrafını saran yol
arkadaşları Keloğlan'ın beline kalın bir ip bağlarlar,
kuyuya sarkıtırlar.
Keloğlan kuyunun yarısına gelince sağ
tarafında karanlıkta aniden bir kapı
açılır. Adamın biri Keloğlan'ı
kucakladığı gibi bu kapıdan içeri çeker... Neye
uğradığını anlayamayan Keloğlan kendine
gelince,bir de ne görsün!..
Geniş bir bahçe ve bu bahçenin ortasında
büyük bir saray durmuyor mu?.. Sarayın
bahçesinde güllerin arasında Dünya güzeli
bir kız oturmuş, arkasında bir dudağı
yerde, bir dudağı gökte iri ve koyu siyah
renkte bir zenci ayakta durmakta.
çiçeklerin arasında bir tavus kuşu
dolaşmaktadır. Şaşkınlıkla bunları seyre
dalan Keloğlan birden arkasında gürleyen bir
sesle aklı başından gider. Dönüp bakınca,
ne görsün?... Koca bir dev. Arkasında
durmuyor mu!..
Dev korkunç birsesle:
-Eyyyy, adem oğlu!... Söyle bakalım, şu

gördüklerinden hangisi daha güzel?..
Keloğlan korkudan tir tir titremeğe başlar.
Ne cevap vereceğini şaşırır ama, biraz sonra
aklı başına gelir ve biraz düşündükten sonra:
-Gönül neyi severse güzel odur sultanım, der.
Dev, aldığı cevaptan memnun gibi görünür ve
Keloğlan'a tekrar sorar.
-Şu kız çok güzel, şu tavus kuşu çok hoş ama,
şu zenci çok çirkin, çok kötü!..
Buna ne dersin?..
Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan
kurtulmuştur.
Yine cevabı yapıştırır:
-Gönül neyi severse, güzel odur sultanım, diye
tekrar
aynı cevabı yapıştırır.
Aldığı cevaptan çok hoşlanan dev, Keloğlan'a:
-Aferin, sen akıllı bir çocuğa benziyorsun diye
Keloğlan'a hemen yanındaki, ağaçtan kopardığı
üç tane büyük narı verir. Ve:
-Al bu narları. Dönüşte annenle birlikte yersin,
diyerek Keloğlan'ın yanından ayrılmış.

Meğer Dev, her kuyuya inen insana bu soruları
sorar fakat, bir türlü istediği akıllıca cevabı
alamayınca çokkızar, hemen kellesini
uçurur, sonra da etlerini yer,kafatasını
sarayın duvarlarına asarmış. Böylece
kuyuya inenlerin çoğu, Dev'in bu soruları
karşısındakimi kız güzel, kimi tavuskuşu
diye Dev'e cevap verirlermiş.
Bu cevaplardan memnun kalmadığı için
kuyuya inen bir daha yukarı çıkamazmış. Dev'in
yanından ayrılan Keloğlan tekrar çıkış kapısına
gelip yukarı nasıl çıkacağını düşünürken birden
yukardan, su almak için sarkıtılmış bir kovanın
kendisine doğru geldiğini görünce, Keloğlan
hemen bu kovadan tutarak yukarı çıkar.

Keloğlan'ı sapasağlam yukarı çıktığını 
gören arkadaşları, şaşkınlıktan ağızları bir karış 
açık, gözlerine inanamazlar ve birbirlerine 
bakışırlar. Zira kervancılar bu kuyudan su 
almak istedikleri zaman her seferinde Dev'e bir 
insanı kurban vermeleri adetmiş. Yol arkadaşları
 onu böyle sapasağlam, güler yüzlü görünce 
tabii şaşkınlıktan kendilerini alamamışlar. 
Kafile başkanı merakını yenemeyerek Keloğlan'a:
-Şimdiye kadar bu kuyuya salladığımız
 adamlardan hiçbiri geri dönmemiştir. Sen nasıl 
oldu da
 bu kuyudan sağlam çıktın evlat?...
Keloğlan güler yüzle şu cevabı verir:
-Nasıl çıktıysam çıktım.. Çıktım ya!... Siz ona
 bakın. Yeniden kafile yola koyulmuş. 
Varacakları o uzak ülkeye varmış.
Atlara malları yükleyerek memlekete
dönmüşler.

Keloğlan elindeki Nar'ları sevinçle evine 
dönünce, annesi yine her zamanki gibi,
 el çamaşırı yıkamakta bulur. Annesi de 
oğlu geldiği için sevinmiştir. Yemekler 
yenir.Yemekten sonra da Keloğlan, Dev'in 
verdiği Nar'lardan birini çıkarıp yemek için
 ikiye böler. Bir de ne görsün? Dev'in verdiği 
Nar tanelerinin her biri meğer çok kıymetli
 birer mücevher değilmiymiş... Bunun 
değerini anlayan Keloğlan, zaman zaman 
bunların her birini azar azar satmış.. Ve
 Keloğlan öylesine zengin olmuş ki, artık 
ne kelliği kalmıştır, ne de çirkinliği, ne de 
annesinin çamaşırcılığı. Mutlu bir 
hayata kavuşmuşlar..

 
MERHABA
 
Sitemiz tarafından seçilen en iyi 5 kitap
 
1-)DEDE KORKUT HİKAYELERİ
2-)SEFİLLER
3-)HAVAYA UÇAN AT
4-)SAVAŞ VE BARIŞ
5-)ÇALIKUŞU
Dünyanın 7 harikası
 
1-)Keops Piramidi
2-)Babil Asma Bahçeleri
3-)Zues Heykeli
4-)Artemis Tapınağı
5-)Rodos Heykeli
6-)İskenderiye Feneri
7-)Halikarnas Mozolesi-Mausoleion
Sevdiğim ilk 4 dizi grubu
 
1-)Kurtlar Vadisi Pusu
2-)Geniş Aile
3-)Ezel
4-)Arka Sokaklar
Sinema Flimlerinden ilk 5
 
1-)Kurtlar Vadisi Gladio
2-)Nefes
3-)Yahşi Batı
4-)Avatar
5-)Recap İvedik 3
 
Bugün 2147 ziyaretçi (15038 klik) buradaydı
HÜSEYİN SİNAN OCAK SUNAR... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol